Ege Üniversitesi'nin Değerli Öğretim Elemanları,

21 Şubat 2007 tarihinde İzmir Barosu'nda düzenlenen basın toplantısı aracılığıyla kamuoyu ve basına yapılan, derneğimizin de destek verdiği "SANSÜR ve BASKIYA HAYIR" konulu basın açıklamasını aşağıda bilgilerinize sunuyoruz.

Saygılarımızla,

Prof. Dr. Necla Nişli

EGÖDER Y.K. adına

Ortak Basın Açıklaması

22 Şubat 2007

Sansür ve Baskıya Hayır

Maliye Bakanlığının Kanal Türk televizyonuna ait bütün şirketleri ve kanalın kurucu üyeleri ile kanalda görev yapan program yapıcılarını mali açıdan gözaltına alındığı, bakanlık tarafından bütün bankalara gönderilen yazıda Kanal Türk'e ait şirketlerle Tuncay Özkan, Cüneyt Arcayürek ve bir kısım kanal görevlilerinin bankalar aracılığı ile yaptıkları bütün işlemleri bilgi ve belgelerinin istendiği saptanmıştır. Bir süre önce Uzan grubuna ait şirketlere de baskınlar düzenlendiği, yasal düzenleme yapma yoluyla bu grubun özellikle yazılı ve görsel basın organlarının susturulduğu kamuoyunun bildiği bir olgudur.

Uzun zamandan bu yana siyasal iktidara karşı muhalif yayın yapan iktidar kanadına mensup kişilerin yaptıkları yolsuzlukları kamuoyunun bilgisine sunan bu anlamda kamuoyunu aydınlatma ve oluşturma yönünde ciddi ve önemli görev yapan Kanal Türk'e yönelik bu girişim açıkça basını susturma ve sansür girişimidir. Anayasamıza göre basın hürdür, sansür edilemez, (madde 28) Devlet basın ve haber alma özgürlüklerini sağlayacak önlemleri alır. Yine Anayasamıza göre basın ve yayın araçlarının korunması devlete bir ödev olarak yüklenmiş "basımevi ve eklentileri ile basın araçları suç aleti olduğu gerekçesi ile zapt ve müsadere edilemez veya işletmeden alı konulamaz."

Siyasal iktidar seçim öncesi hakkında yolsuzluk dosyası bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldıracağını ve bu kişiler hakkında yargısal süreci işleteceklerini bildirmişlerdir. Ancak bu güne kadar iktidar erkini elinde tutanlar bu sözlerini yerine getirmemişlerdir. Başta Başbakan Recep Tayip Erdoğan olmak üzere iktidar milletvekilleri Mustafa Açıkalın, İdris Naim Şahin, Mustafa Ilıcalı, Mikail Aslan, Zülfü Demirbağ, Adem Baştürk, Hüseyin Beşli, Akif Gülle, Kemal Unakıtan, Binali Yıldırım hakkındaki yolsuzluk soruşturma ve kovuşturmaları hasır altı edilmiştir.

Siyasal erki elinde tutanlar Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere Yargıtay, Danıştay, Anayasa mahkemesi. Üniversiteler, Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV), Barolar, Türkiye Barolar Birliği ile çatışma ve kavga halindedir.

ABD ve AB'nin desteğini alan siyasal iktidar Türkiye'deki tekil (üniter) devlet yapışını belediye, yerel yönetim, kamu yönetimi, köy, yabancı yatırımlar, maden, petrol, Yargıtay, Hakimler, Bölge Adliye Mahkeme yasaları paket halinde birer birer değiştirilerek federatif devlet yapışma dönüştürmekte, Anayasanın 126 ve 127. maddelerine aykırı olarak merkezi yönetimin yetkileri yerele devir edilmekte ve merkezi hizmet birimleri (Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü gibi) kapatılmaktadır.

Türkiye; tedricen tekil (üniter), demokratik ve laik hukuk devleti yapısından teokratik ve totaliter dinsel devlet yapısına doğru yani ılımlı İslam rejimi doğrultusunda hızla yol almaktadır. Yine Anayasanın 2. maddesinde tanımlanan devletin değişmesi ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen temel nitelikleri yani ''demokratik laik ve sosyal" hukuk devleti özellikleri hızla çökertilmekte ve tasfiye edilmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere devletin tüm kurum ve kuruluşlarında yoğun şeriatçı kadrolaşma yaşanmaktadır. Atatürk devrim ve ilkelerinden yana olan yargıç ve savcılar ile diğer kamu görevlileri sürgün, yer değiştirme ve değişik yöntemlerle tasfiyeye tabi tutulmakta ve sindirilmektedir. Rejim, akıl ve bilim ekseninden teokratik ve totaliter ilkelere doğru sezdirilmeden değişime tabi tutulmakta, antidemokratik ve faşizan uygulamalar her geçen gün biraz daha yoğunluk kazanmaktadır. Yargıçlardan karar vermeden önce "ulemaya/din bilginlerine" danışmaları istenmektedir. Anayasa mahkemesi ve Danıştay kararları başta olmak üzere Yargı kararları uygulanmamakta, Cumhurbaşkanı başta olmak üzere anayasal kurumların uyarıları dikkate alınmamaktadır. Devletin yetkili kurumlarında göre yapan kimi kişiler anayasal kurumları yasa dışı odakların hedefi haline getiren tutum ve beyanlardan sakınmamaktadırlar.

Bu olumsuz gidişe karşı tüm kamu oyunun dikkatini çekiyor, anayasal kurumları tasfiye etmeye dönük tutum ve davranışlar ile Kanal Türk'e yönelik sansür ve susturma girişimini şiddetle ve nefretle kınıyor, Cumhuriyet Savcılarını ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını anayasa ve hukuk dışı davranışlar karşısında görevlerini yapmaya çağırıyoruz.

Saygılarımızla,

21.02.2007

  • İzmir Barosu
  • İzmir CUMOK
  • ADD İzmir Şubeleri
  • Yol-İş Sendikası 1 No.lu Şubesi
  • Eğitim-İş Sendikası İzmir Şubesi
  • İzmir Diş Hekimleri Odası
  • Ege Öğretim Elemanları Derneği
  • Türk Hemşireler Derneği
  • TOBAV
  • Kemalist Üniversiteliler Birliği
  • Kanaltürk Ulusal Gönüllüleri
  • Yarımada Cumhuriyet Platformu