22 Ocak 2007

Prof. Dr. Emin Kansu

TÜBA Asli Üyesi

ekansu@ada.net.tr

tuba.gov.tr

Bilimsel kişilik yaratıcılık gerektirir. Araştırıcı, bilimsel çalışmasına başlarken konusunda veya alanda her zaman yeni bir soru sormalıdır. Bilimsel araştırma yapmanın “Bilimsel Denetim” olarak tanımladığımız bir süreç içinde olması gerekir. Her araştırma sorusu veya hipotezi, bilimsel bir gerçek üzerine kurulmuş olmalıdır. Yeni soru geçerli bir soru ise bu konuda sistemli bir düzen içinde Araştırma Projesi yazılmalı ve finansal desteği sağlanmalıdır. Her araştırma bilimsel denetim altında uygulanmalı ve sonunda muhakkak bilimsel yayın haline getirilmelidir. Bilimsel araştırmaların evrensel kriterlere uygun nitelikte ve AB'nin ilkelerine eşdeğer ölçütlerde planlanması ve yürütülmesi gerekmektedir.

Üniversite ve Araştırma

Üniversiteler günümüzde bilgi üreten, bilgi ve topluma hizmet veren kurumlar olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizden çıkan bilimsel yayınların da üçte ikisi üniversite adresli olmaktadır. Bu nedenle bilimsel merakın projeye dönüştüğü ve araştırmaların en disiplinli uygulanması gereken yerler üniversitelerimizdir. Kısaca üniversitelerin eğitim-araştırma ve hizmet görevlerini yerine getirme sorumluluğu değişmez bir kuraldır.

Araştırıcılar, üniversitede bazı belirgin özellikleri olan bir ortamda çalışmaktadırlar. Üniversite, serbest ve doğru iletişimin sağlandığı, alanında en mükemmeli uygulama ve her konuda açık, dürüst ve objektif olmayı gerektiren bir kurumdur. Ayrıca, akademisyenlerin öğrencisine, asistanına, uzmanına ve meslektaşlarına “örnek olma = role model” gibi bir sorumluluğu vardır. Bütün bunlara ek olarak üniversitenin, yeniyi bulma ve konulara evrensel bilim boyutlarında özgün katkılarda bulunma gibi önemli görevleri vardır. Bu nedenle akademik yaşama yönelen kişilerin aynı zamanda bilimsel kişilik niteliklerine sahip olmaları beklenir.

Bilimsel kişilik aynı zamanda yaratıcılık gerektirir. Yaratıcılık, akla gelmeyenleri görmek, belli kalıplar içinde düşünmemek ve yenileri bulmak anlamında kullandığımız bir deyimdir. Tabiatıyla bir bilim insanının yenileri bulabilmesi için de eğitim ortamının, fiziksel şartlarının ve finans desteklerinin optimal olması beklenir.

Bilimsel Araştırmalarda Temel İlkeler

Araştırıcı, denemeler/ deneylerin uygulanmasından (sağlık alanında hasta ve gönüllülerin onurunun ve güvenliğinin korunmasından) sorumlu olan ve konusunda eğitimli bir kişidir. Avrupa Birliği kuralları gereğince araştırıcıların konularında temel eğitimi (fakülte veya yüksek okul diplomalı) almış olmaları gerekmektedir. Bu nedenle stajyerler, internler ve diploma öncesi eğitim döneminde bulunanlar sorumlu araştırıcı olamazlar.

Araştırıcıların bilimsel araştırma konularını seçerken aşağıdaki üç temel kurala uymaları gerekir:

  • a. Araştırmada sorulacak “SORU” nun konudaki önemi nedir?
  • b. Araştırma sonucunda elde edilecek veriler ne kadar “YENİ” ve ne kadar “İLGİNÇ” bilgi içerecektir?
  • c. Araştırmanın planlanması ve uygulanması ne kadar başarılı olabilecektir?

Proje öncesi yayınlanmış ve bilinen bilimsel verileri tekrarlayan (repetetif araştırma) çalışmaların evrensel bilime katkısı olamayacağı gibi sitasyon alabilecek nitelikte bir dergide yayınlanma olasılığı da çok düşüktür. Bu nedenle, benzer soruyu tekrar sorarak aynı konuda araştırma yapmanın, bilimcilerin değerli zamanını ve mali kaynakları sarfından başka bir önemi yoktur.

Bilim Yönetimi sürecinde gerekli olan aşamalar ŞEKİL-1'de gösterilmiştir. Her araştırma sorusu veya hipotezi, bilimsel bir gerçek üzerine kurulmuş olmalıdır. Yeni soru geçerli bir soru ise bu konuda sistemli bir düzen içinde Araştırma Projesi yazılmalıdır.

Bir araştırma projesinin yazılması takriben 3 ila 6 aylık bir süre gerektirir. Bu süre içinde gereken literatürün derlenmesi, gözden geçirilmesi, özetlenmesi, araştırmanın amacının ve metodolojisinin belirlenmesi tahmin edilenden çok daha fazla zaman gerektirecektir. Özellikle yeni bir metodun kurulmasına ait belirlemeler, işbirliğini, görüşmeleri ve ön deneylere gereksinim gösterecektir. Deneysel araştırmalarda yeni sorunun önce ön deneylerde sınanması çok daha verimli sonuçlar yaratır. Araştırma projesinin yazım düzeni kısaca ŞEKİL-2 'de özetlenmiştir.

Proje önerisi, finansı sağlayacak kurumdan bilimsel onay ve destek aldıktan sonra aktive olmalı ve çalışmalara başlanmalıdır. Verilerin toplanması ve analizleri süreci projede aşamalı olarak sürdürülmelidir. Avrupa Birliği kuralları gereğince, verilerin analizi ve yorumlanmasının sağlıklı olarak yürümesi için, araştırıcı ile danışmanın ayda en az iki kez bir saat araştırıcı ile tartışması ve görüşmesi gerektiğine dikkat çekmektedir.

Araştırma planlanması, deney gruplarının belirlenmesi ve veri analizlerinin nasıl yapılması gerektiği konularında ilk başından itibaren biyoistatistik konularında deneyimli uzmanların görüşlerinin alınması ve kendilerinin araştırma grubuna katılımlarının sağlanması gerekir (3). Günümüzde, bilimsel araştırmaların yönetim planı (research design), grup belirlemeleri ve veri analizleri işlemlerinin tamamı, araştırmada deneyimli istatistik veya biyoistatistik uzmanları tarafından yapılmaktadır. Bilimsel dergi editörleri de kendilerine ulaşan yazıların öncelikle biyoistatistik uzmanlarınca değerlendirilmesini istemektedirler. Araştırma planlanması ve veri analiz yöntemleri uygun görülmeyen makaleler “peer-review” sürecine girmeden yazara geri gönderilebilmektedir.

Her araştırma, bilimsel denetim altında yapılarak olursa muhakkak Bilimsel Yayın haline getirilmelidir. Bilimsel yayın ile sonuçlanmayan bir araştırmanın amacında, planlanmasında, veri toplama veya analizinde veya yorumlanmasında bir problem olduğu muhakkaktır. Araştırmacılar çalışmalarını tamamladıktan sonra, konularında yeni ve ilginç bir sonuç elde ettiklerinde tüm veri ve metodolojilerini kontrol ettikten sonra araştırmalarını yayınlamalıdırlar.

Araştırma sonuçlarının uluslararası indekslere giren, çalışmanın yapıldığı disiplinde tercihen yüksek “Impact Factor”ü olan mecmualara gönderilmelidir.

ŞEKİL-1'de görüldüğü üzere bilimsel araştırmaların yayına kadar olan her aşamasında “Denetim” esas alınmalıdır. Projenin yürütülmesinde sorumluluğu alan araştırıcının denetimini yapan bir “Danışman” olmalıdır. Danışman, konusunda deneyimli, evrensel bilime katkılarda bulunmuş ve daha üst düzeyde bulunan bir akademisyendir. Araştırıcı ile bire bir teması olabilen ve sorunları sıklıkla gözden geçirebilen kolay ulaşılabilir bir bilimci niteliğinde olmalıdır. Zor bulunan, kendisine ulaşılamayan veya araştırma projelerinin takibine ilgi duymayan bilimcilerin “Danışman” olarak seçilmeleri uygun olmaz.

  • Bilim Yönetimi
  • Bilimsel Gerçek
  • Denetim - Hipotez/ Yeni Soru
  • Proje Önerisi
  • Denetim
  • Veri Toplama Ve
  • Veri Analizi
  • Denetim
  • Yayın

ŞEKİL- 1. Bilimsel Araştırmalarda Uygulanması Gereken Bilimsel Denetim Şeması: Bilimcileri araştırma yapmaya motive eden ve yönlendiren temel güç hiç şüphesiz ki meraktır. Akademisyenler, teorik bilgileri ve temel bilgilerinin yanı sıra topluma hizmet etme görevleri de vardır ve bu nedenle daha fazla belki de uygulamaya yönelik veya pratiğe dönüşebilecektir.

  • Araştırma Projelerinde
  • Genel Düzen
  • Genel Bilgiler ve Projenin Amacı
  • Araştırma Planı/ Metodoloji
  • Analiz Yöntemleri
  • İstatistiksel Yöntemler ve Planlama
  • Literatür Taraması
  • Grupların Seçimi ve Deneklerin Sayısı
  • Deneylerin Takvimi ve Zamanlama
  • Sunum-Rapor Şekli

ŞEKİL- 2. Araştırma Projelerinin Yazım Düzeni: Konulardaki araştırmaları daha çok tercih etmektedirler. Bilimciler araştırma konularını seçerken öncelikle akademik yükselme kaygıları veya ekonomik nedenlerle proje konuları tercihlerini kullanmaktadırlar. Akademisyenlerin yurt dışı yayın yapmalarının akademik yükseltmeler için gerekli olduğu dönemlerden günümüze araştırma konusu seçiminde “belirleyici” bir faktör olmaktadır. Yurt dışında popüler olan konular daha rahat yayın imkanı bulabilmektedir. Ayrıca, üniversitelerdeki araştırma fonlarının kaynakları da bu alanda yönlendirici olmaktadır. Araştırmaları destekleyen (funding agency) durumunda olan kuruluşlar da üniversitelerde çalışanları kendi araştırma projelerine konu seçiminde etkilemektedir. Avrupa Birliği'ne üyeliğimizin gündemde olduğu bu dönemde bilimsel araştırmalarımızın da evrensel kriterlere uygun nitelikte ve AB'nin ilkelerine eşdeğer ölçütlerde planlanması ve yürütülmesine özen göstermeliyiz. Avrupa Birliği ilkelerine uygun araştırma planlama formatlarının kısa bir şeması ŞEKİL- 3' de gösterilmiştir.

  • "İYİ ARAŞTIRMA İDARESİ"
  • (GOOD RESEARCH MANAGEMENT)
  • ARAŞTIRMA METODOLOJİSİ
  • VERİ TOPLANMASI VE SAKLANMASI
  • VERİ ANALİZİ VE YORUMU
  • YAYIN

ŞEKİL-3. Avrupa Birliği Kurallarına Göre Bilimsel Araştırma İdaresi Şeması

  • TÜRKİYE ADRESLİ YAYINLARIN DAĞILIMI (*)
  • YIL TOPLAM YAYIN
  • 1999 6066
  • 2000 6074
  • 2001 7381
  • 2002 9303
  • 2003 11580
  • 2004 13773
  • 2005 17300
  • * Kaynak: Altan Onat, Cumhuriyet Bilim Teknik, 982, s.7, 14 Ocak 2006

ŞEKİL-4. Türkiye Adresli Bilimsel Yayınların 1999-2005 yılları arasında artışı

Klinik Araştırmalarda Kalite Kontrolü ve Denetim

Bilimsel klinik araştırmalarda diğer önemli bir konu da elde edilen verilerin tutarlılığı, devamlılığı, kalite ve güvenilirliğinden emin olunmasıdır. Bir klinik çalışmada, kalite kontrolü ve kalite güvencesi konularına veri toplama sürecinin zaman alıcı, titiz ve tekrarlayıcı niteliklerinden veya ölçümlerin iyi yapılmasından dolayı diğerlerine kıyasla daha az önem verilebilir. Kalite Kontrolü (Quality Control, QC); kalite güvencesi sistemi içinde araştırma ile ilgili tüm aktivitelerde kalite gerekliliklerinin yerine getirildiğini doğrular biçimde hazırlanan ve uygulanan tüm operasyonel teknikler ve aktiviteler olarak tanımlanır. Kalite Güvencesi (Quality Assurance, QA) de; örneğin bir klinik araştırmanın “İyi Klinik Uygulamalara- GCP” kurallarına ve düzenleyici kurallara göre yürütülmesi, araştırma sonuçlarının elde edilmesi, verilerin kaydedilmesi ve raporlanması için planlanan ve gerçekleştirilen sistematik aktivitelerin tümü için kullanılan bir tanımdır.

Kalite kontrolü (QC) yöntemleri, bulguların elde edilmesi ve analiz aşamalarının hepsinde uygulanmalıdır. Kalite kontrolü sayesinde araştırmanın bulgularının doğru biçimde işlendiği, kaydedildiği ve güvenilir olduğu garanti altına alınmalıdır.

Klinik ilaç araştırmalarını destekleyenler (sponsorlar), klinik araştırmaların hazırlanan protokole uygunluğu, GCP’ye uygunluğunu, yürütülmesi, verilerin eldesi ile kayıtların tutulması ve raporların yazılmasına kadar kalite güvence ve kalite kontrol sistemleri için “Standart Operating Procedures = SOP”ler oluşturmalıdırlar. Standart işleyiş Kılavuzları’nın (SOP’lerin) sürekli kullanıldığı ve uygulanabilir biçimde tutulduğu da kontrol edilmelidir. Klinik çalışmaların sponsor’ları, yerel veya yabancı düzenleyici otoritelerin çalışma ile ilgili katılan tüm merkezlere, kaynak bulgu ve dokümanlara, raporlarla monitörizasyon ve “Audit=Denetleme” amacıyla doğrudan ulaşabilmesini sağlamak için ilgili tüm taraflarla anlaşmalar yapmakla yükümlüdürler. Sponsor’un araştırıcı ve/veya araştırma merkeziyle veya klinik araştırma ile ilgili diğer kişi ve kuruluşlarla yapmış olduğu bütün anlaşmalar, ayrı bir anlaşma metni olarak yazılı olmalıdır.

Bilimsel Yayınlar

Ülkemizde, geçmiş dönemlere kıyasla bilimsel araştırmaların daha düzen içinde ve bilim disiplini içinde yapılmaya başladığının en güzel göstergesi Science Citation Index (SCI) tarama kapsamına giren dergilere kabul edilen Türkiye adresli makalelerin sayılarında 1998 yılından bugüne giderek bir artışın gözlenmesidir. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Emekli Öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. Altan Onat Hocanın 14 Ocak 2006 tarihli Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinde “2005 Yılında Sınırlı İlerleme - Bilimsel Yayın Sayısı: 17.300, Sıra: 19’unculuk" başlıklı yazısındaki verilere göre Türkiye kaynaklı bilimsel yayınların sayısı 2004 yılına kıyasla %25.7 oranında artarak 13.773'ten 17.300'e yükselmiştir. Bu sayılarla, ülkemizin Polonya'yı geçerek dünya sıralamasında 19. sıraya geldiğini görmekteyiz. Türkiye adresli yayınların dünyadaki yayın sayılarına kıyaslamaları yapıldığında Sayın Prof. Onat, payımızın binde 11.2'den 11.7'ye yükseldiğine ve ancak sınırlı bir ilerleme olduğuna işaret etmektedir. Ancak, yayın artış hızına göre bakıldığında dünyada önde gelen 50 ülke arasında en hızlı yayın artışı gösteren Çin, İran, Kanada, Güney Kore ve Hollanda'dan sonra altıncı olduğumuz belirtilmektedir.

Sayın Onat'ın bu değerli verileri ve diğer olumlu raporlar, üniversitelerimizin kısıtlı imkanları ile görev yapan akademisyenlerimizin ne denli özverili evrensel bilime sunulan çalışmalara imza attıklarını belgeleyen güzel ve ümit verici göstergelerdir.

Ülke de bilimsel araştırmaların üst düzeyde ve evrensel bilim ile yarışabilmesi için başta üniversiteler olmak üzere kamu kuruluşları, TÜBİTAK gibi araştırma finans desteği sağlayan kurumlar ve devlet üçgeninin sağlıklı iletişim ve paylaşımcı olması gerekmektedir.

Bilim İnsanlarının Sorumlulukları ve Etik

Bilim insanları, deneysel bulgularını, teorik sonuçlarını, kavramsal katkılarını veya yeni önerilerini kendilerinin en değerli (entelekt, fikri mülkiyet) mesleki varlıkları saymalıdırlar.

Bilim insanlarının bilim ve meslek etiğine bağlılıkları, bilim dünyasının vazgeçilmez bir koşulu olmalıdır.

Bu nedenlerle bilim insanları aşağıdaki temel ilkelere bağlı olmalıdırlar:

i. Araştırmanın tasarımı ve yürütülmesinde en yüksek standartlara sahip olunması;

ii. Araştırmanın planlanması, yürütülmesi ve bulguların analizi sürecinde dürüstlük ve açıklık ilkelerine bağlı kalınması;

iii. Benzer araştırmaları yapan araştırmacıların fikir ve bulgularına saygılı olmak, yayın aşamasında gerekli atıflarda bulunulması; ve

iv. Bilimsel araştırmanın ve yayının her aşamasında objektif olunması, ahlaki kurallara ve dürüstlüğe bağlı kalınması gerekir.

Bilim insanı bir araştırmacı olarak yalnız kendisi değil, içinde bulunduğu veya kendisine bağlı araştırma grubunun tüm üyeleri de bilimsel araştırma ve yayında etik-dışı davranışlarda bulunmamaları konusunda eğitilmeli ve bu yöndeki muhtemel girişimler kesinlikle önlenmelidir.

Araştırmalar, üniversite, kamu veya özel kuruluşlar tarafından desteklenmektedir. Destekleyen kuruluşlar, destekledikleri araştırıcı veya araştırıcıların bilimsel ve profesyonel çalışma standartlarına eksiksiz riayet edeceklerine güvenirlerse destek verirler. Her ülkede başta ülkenin en üst düzey bilimsel koordinasyon kurumları olmak üzere (TÜBİTAK ve TÜBA gibi), üniversiteler ve üniversite dışı bilimsel kuruluşlar bünyelerinde sürdürülen araştırmalarda bilimsel araştırma etiği genel standartlarına uyulmasını sağlamak ve denetimi sürdürme sorumluluğunu taşımaktadırlar.

Bilim dünyasında emek verenlerin, gelenekler, belirli standartlar ve değer ölçülerinin yanısıra objektif olma, dürüstlük, açık sözlülük ve mesleki yönden üstün ahlaklı olma özelliklerini taşımalarını gerektirir. Yüzyıllardır, bilim adamları birbirlerine inanmak durumunda kalmışlardır ve herhangi birinin dürüst olmayan bir davranışı ortaya çıktıktan sonra o kişinin veya grubunun araştırmaları bilim dünyasında tüm değerini kaybetmiştir. Bu nedenle, bilimsel yanıltma veya aldatmacaların tespit edilmesi ve gereken tedbirlerin zamanında alınması büyük bir önem taşımaktadır.

Üniversite ve diğer eğitim kurumlarında, mezuniyet öncesi ve mezuniyet sonrası dönemde ve özellikle araştırma yapan gruplara etik standartların öğretilmesi gerekmektedir. Bu konuda temel sorumluluk kurumlardaki işverenlerde olmalıdır ve her kurumun “İyi Araştırma İdaresi” (Good Research Management, GRM) konusunda prensipleri saptaması gerekir. İyi Araştırma İdaresi (GRM) konusunda her kurum, evrensel ölçülerde araştırma metodolojisi, veri toplama ve saklama, veri analizi ile yorum ve yayın konularında standartları öğretmeli, uygulamalı ve denetimini yapmalıdır.

Bilimsel Araştırmalarda Güncel Sorunlar

Bugün bilimsel araştırmalardaki sorunlarımızın başında, özellikle kamu kuruluşlarındaki bürokratların akademisyenlerin bilimsel çalışmalarından ne derece yararlanacakları konusunda deneyimli, arzulu veya alışık bir tavırda olmamaları gelmektedir. Ülkemizde yıllar boyu devlet kuruluşlarının, akademisyenlerle işbirliği yapması, bilimsel danışmanlık alması ve bilimcilerin hazırladıkları projelere öncelik vermesi “politikacılar” dahil hiçbir dönemde gerçeklik kazanmamıştır. Hükümetlerde sık değişen kadrolar nedeniyle, akademisyenlerin hazırladıkları projeler de sürekliliğini kaybetmiş, hatta hiç masaya getirilme şansı olmadan rafa kaldırılmıştır. ABD Başkanı Bill Clinton'ın Başkanlığı döneminde Harvard Üniversitesi ve Yale Üniversitesi dahil olmak üzere prestijli akademik kurumlardan gelen 24 kadar bilim danışmanı ile çalıştığından bahsedilmiştir.

Ülkemizde bilim insanlarıyla bürokratlar veya politikacılar arasında iletişim yokluğu, hatta zamanla iki taraf arasında iletişim kopukluğu, birbirlerine güvensizlik ve de bürokratların akademisyenlere bakış imajıyla ilgili olabilir. Bunların nedenleri arasında; politikacıların bilimciler ile aynı görüşleri paylaşmaması, yeterince eğitilmiş olmamaları veya zaman zaman eleştirilere açık kişiliklerin idarecilik görevlerinde bulunmaması gibi faktörler sayılabilir.

Türkiye Bilimler Akademisinin (TÜBA) Bilim Politikalarına Katkıları

TÜBA, ülkemizde bilimin ve bilimsel kişiliğin özendirilmesi, hükümetlere bağımsız bilimsel danışmanlık yapmak gibi önemli görevlerde bulunmak üzere 1993 yılında kurulmuş dünyanın en genç akademilerinden bir tanesidir. TÜBA, amaçları doğrultusunda Devlet Planlama Teşkilatı'nın da desteğiyle, akademisyenler, çeşitli kamu ve özel sektör uzmanlarının katılımıyla son iki yıl içinde ülkemizin bilim-teknoloji politikalarının yönlendirilmesinde yardımcı olabilecek nitelikte Moleküler Yaşam Bilimleri, Temel Bilimler ve Mühendislik Alanlarında “Öngörü = Foresight" projeleri hazırlamıştır.

Yaşam Bilimlerinde Biyoteknolojik Araştırmalar

Günümüzde moleküler biyoloji ve biyoteknoloji alanındaki gelişmeler nedeniyle, yaşam bilimlerinde yapılacak araştırmalar ve yatırımların ülkemiz hatta Avrupa Birliği stratejilerine paralellik göstermesi beklenir. Ayrıca, kamuoyunun da biyoteknolojiye yapılacak yatırımların kendilerine hangi alanlarda “pozitif” geri dönüşü olacağı konusunda yeterli bilgilendirilmeli gerekir. Sağlık sektöründe, sağlık bilimleri ve biyoteknoloji alanında bilimsel araştırmaların kamu ve özel sektör tarafından benimsenmesi ve ortak planlanması uygun olacaktır.

Proje Koordinatörü Sayın Prof. Dr. Mehmet Öztürk'ün başkanlığında çalıştığımız ve Yönlendirme Kurulu üyesi olarak görev yaptığım, 2004 yılında Türkiye Bilimler Akademisi tarafından yayınlanan “Moleküler Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Öngörü Çalışması 2003- 2023 Raporu"nda belirttiğimiz üzere, ülkemizin 20 yıl içinde ulaşabileceği hedeflerin politikacılarımız tarafından da benimsenmesi yararlı olacaktır. Bu raporda vizyonumuz “Bilim ve Teknolojisi ile Büyüyen Türkiye" olarak tanımlanmıştır. 2024 yılında varılması planlanan hedeflere ulaşabilmek için gerekli görülen bilim ve teknoloji faaliyetlerini önceliklerine göre sınıflama imkanımız olmuştur.

Moleküler Yaşam Bilimleri Öngörü Çalışmamızda, öne çıkan bazı önemli hususları aşağıda kısaca maddeler halinde özetlemek istiyorum:

a. Biyoteknolojideki gelişmelerin, toplum ve kişi sağlığına maliyetçe etkin bir biçimde yansıtılması uygun olacaktır.

b. Sağlık ve gıdada, güvenirlik ve güvenlik sağlanmalıdır.

c. Modern biyoteknolojiye dayalı endüstrinin geliştirilmesi yararlıdır.

d. Genetik kaynaklarımız korunmalı ve ülkemizin sosyo-ekonomik yararına kullanılmalıdır.

e. Üniversitelerimizde, moleküler biyoloji ve genetik araştırma birimleri yaygınlaştırılmalı, AR+GE Birimleri kurulmalıdır.

f. Moleküler hücre biyolojisi temel araştırmaları, embriyoner ve erişkin kök hücrelerin biyolojisi ve kök hücre araştırmalarına öncelik verilmelidir.

g. Desteklenen araştırma projelerinde araştırma sonuçlarının mümkün oldukça patentle korunması sağlanmalıdır.

h. TÜBİTAK ve Üniversite araştırma fonlarından bir bölümü, sağlık alanında uzmanlaşan start-up biyoteknoloji firmalarının kurulması için kullanılmalıdır.

i. Proje geliştirme yetenek ve alışkanlığının ülke çapında yaygınlaşmasını hızlandırmak için ödüllü yarışmalar düzenlenmelidir.

j. Üniversite-Sanayi ve Sivil Toplum örgütleri arasındaki iletişim ve işbirliği desteklenmeli ve özendirilmelidir.

Ülkemizde araştırıcı sayısından çok araştırma olanakları ve teknolojiler açısından yeterli bir yapılanmanın olmadığı ve mevcut durumda araştırma alt yapı olanaklarının ve teknoloji innovasyonunda önemli eksiklikler olduğu bilinmektedir. TÜBA raporumuzda, önerilerimiz arasında mevcut yapı ve verimsizliğin nedenlerinin gözden geçirilmesi gerektiği ve tesbit edilen sorunları çözmeye yönelik idari, mali ve gerekli tüm düzenlenmelerin vakit geçirmeden yapılması gerektiğini vurgulamış bulunmaktayız.

Yararlanılan Kaynaklar

1. Tıpta Bilimsel Yazım, Editörlük ve Denetleme. TÜBİTAK Sağlık Bilimleri Araştırma Grubu Sempozyum Kitabı. 18 Kasım 1994, Ankara, TÜBİTAK Yayınları , 1996

2. Huth, EJ (1990) How To Write and Publish Papers in the Medical Sciences. Second Edition. Williams & Wilkins Publishing Co., Baltimore

3. Geçmişten Geleceğe Türk Bilim ve Teknoloji Politikaları (2005) TÜBA Yayınları No 10

4. Bilimsel Araştırmada Etik ve Sorunları (2002) TÜBA Yayınları No 1

5. Yayın Etiği (1996) TÜBİTAK Sempozyumu 15 Kasım 1996. TÜBİTAK Yayınları

6. Tekeli, İ. (2005) Türkiye’nin Bilimsel Araştırma Stratejilerinin Oluşturulmasında Yeni Aşama. TÜBA- Günce, No 32, Sayfa 8-9

7. Moleküler Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Öngörü Çalışması 2003 -2023 (2005) TÜBA Raporları No 11, TÜBA Yayınları

8. Evaluating for Science: Processes and Protocols (2004), (Eds: Heide Hackman, Pieter J.D. Drenth and Johannes J.F. Schroots) European Federation of National Academies of Sciences and Humanities, All European Academies (ALLEA)

9. 21. Yüzyılda Bilim İnsanı Yetiştirme Üzerine Öneriler, 2003 (İkinci Baskı) TÜBA