Basın Açıklaması

Ege Öğretim Elemanları Derneği

(EGÖDER)

Ege Üniversitesi emekli öğretim üyesi sayın Prof.Dr. Rennan Pekünlü, görevi sırasında türbanlı bir öğrencinin “eğitim ve öğretim hakkını engellemek” suçlaması ile yargılanarak, 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılmış ve cezası yargıtay tarafından onanmıştır. Rennan Pekünlü’nün “anayasaya aykırılık ve adil yargılanma hakkının engellendiği” gerekçesiyle anayasa mahkemesine yaptığı itiraz başvurusu kabul edilmemiştir. İç hukuk yollarının tükenmesi üzerine başvurulan AİHM’den henüz karar çıkmamıştır. Geldiğimiz noktada Rennan Pekünlü, 4 ay 10 günlük cezasını çekmek üzere birkaç gün sonra cezaevine girecektir.

Rennan Pekünlü’nün mahkumiyeti ile sonuçlanan türban konusu öteden beri, istismara açık bir polemik konusu haline getirilmiş ve politik bir propaganda malzemesi olarak kullanılmıştır. Elbette ki bu konuda siyasi, dini ve insani açıdan farklı kişisel yaklaşımlar olabilir. Ancak laik ve sosyal bir hukuk devleti olan ülkemizde, asıl bağlayıcı yaptırım gücünün, bağımsız mahkemelerin verdiği yasal hükümler olduğu, hiçbir güç ve yetkinin Türkiye Cumhuriyeti yasalarının üzerinde olamayacağı, aksi taktirde ne hukukun varlığından ne de üstünlüğünden söz edilemeyeceği son derece açıktır.

Türban konusunda gerek ulusal, gerekse AİHM gibi uluslararası mahkemelerin verdiği kararlara bakıldığında üniversitelerde türban serbestliğine hiçbir zaman nihai yasal izin çıkmadığı açıkça görülmektedir. Bu kararların gerekçelerinde ise, “Türbanın siyasal ve dini bir sembol olduğu”, “anayasamızın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez laiklik ilkesine aykırı olduğu”, “Türban yasağının din ve inanç özgürlüğü, eğitim alma hakkı gibi temel hak ve özgürlükler açısından ihlal oluşturmadığı” gibi nedenlerin vurgulandığı görülmektedir. Hal böyle iken 2010 yılında dönemin YÖK başkanı “disiplin yönetmeliğine aykırı durumu nedeniyle hiçbir öğrenci sınıftan çıkarılamaz” şeklinde bir genelge yayınlayarak, öğrencilerin anayasal engel olsa bile derslere türbanlı olarak girebilmelerinin yolunu açmış ve adeta bir yasa tanımazlık örneği vermiştir. Rennan Pekünlü’nün “büyük suçu” bu yasa tanımazlığa karşı duruş göstermek ve yasal durumun ne olduğunu bir kamu görevlisi olarak hatırlatmaktan ibarettir.

Rennan Pekünlü’nün hapis cezası almasında, Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nün katkıları, çelişkileri ve tutarsızlıkları olduğunu da üzülerek belirtmek durumundayız. Rektörlüğün 23 mart 2011 tarihli yazısı ile, türban yasağının mevcut yasal düzenlemeler kapsamında devam ettiği kararı, üniversitenin tüm birimlerine bildirilmiş ve üniversite binalarının ilan panolarında “YÖK başkanlığının 24.12.1999 tarihli yazılarına göre Öğrenciler fakülte binalarına türban ile giremeyeceklerdir. Bu karara uyulması gereği önemle duyurulur” şeklinde asılı kalmıştır. Ancak, yandaş basının organize bir karalama kampanyası başlatması ve bir gazetenin 1 nisan 2011 tarihli sayısında “Ege Üniversitesi’nde skandal duyuru: Türbanlılar giremez” şeklinde üniversite yönetimini suçlayıcı haberler yayınlanmasından hemen sonra durum bir anda değişmiştir. Manidar bir şekilde, öğrencilerin eğitim hakkının öncelikli olduğu gerekçesiyle türban yasağının uygulanmaması doğrultusunda görüş belirten, “Gizli” ibareli, ancak ertesi gün aynı gazetede yayınlanarak gizliliği kalmayan 5 nisan 2011 tarihli bir rektörlük yazısı, fakülte ve yüksekokullara gönderilmiştir. İlginçtir ki bu yazıya gerekçe ve dayanak gösterilen “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez; bu hakkın sınırları kanunla belirlenir.” şeklindeki anayasanın 42. Maddesine eklenen fıkra, aynı yıl içinde Anayasa’daki laiklik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Dolayısıyla da iptal edilen anayasal bir düzenleme, yürürlükteymiş gibi gösterilerek yasal gerçekler rektörlük tarafından göz ardı edilmiştir. Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nün türban serbestliğine işaret eden bu yazısından on gün sonra ise sözü geçen gazete, bir haber daha yapmak suretiyle üniversite yönetimine yönelik suçlamalarını geri çekmiştir. Sonraki hukuki süreç ise Rennan Pekünlü’nün 2 yıl 1 ay hapis cezası alması, yeni öğrenci şikayetleri ve yeni ceza davaları açılması ile devam etmektedir.

Sonuç olarak Esat Rennan Pekünlü, susturulmaya, sindirilmeye çalışılan üniversitelerde, yasaların kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirerek, konusu suç teşkil eden yasa dışı emir ve talimatlara uymayarak; laik ve çağdaş bir bilim insanından beklenen dik duruşu ve duyarlılığı göstermiştir. Kaldı ki Rennan Pekünlü, türbanlı öğrencileri mevcut hukuksal durum konusunda uyarmak ve durumu tutanağa bağlamak dışında hiçbir türbanlı öğrencinin üniversiteye ya da sınıflara girmesini fiili olarak, ya da cebir ve tehdit yoluyla engellemiş değildir. Sorulması gereken soru ise şudur: Mevcut yasalar üniversitelere türbanla girilmesine hukuken halen izin vermediği halde, fiili olarak bu yasağı göz ardı eden; yasa dışı dayatmacı genelge ve yönergeleri çıkaran YÖK yöneticileri ve yürürlükte olmayan yasal düzenlemeleri yürürlükteymiş gibi göstererek türban serbestliğini savunan üniversite rektörlükleri mi hukukun üstünlüğü ilkelerine göre hareket etmektedir, yoksa her türlü tehdide ve hukuksuz emre karşı, yasal düzenlemeler çerçevesinde sorumluluklarını yerine getirme kararlılığını gösteren Rennan Pekünlü gibi akademisyenler mi?

Bizler, Atatürk ilke ve devrimleri ile, laik cumhuriyete yürekten bağlı akademisyenler olarak, sayın “Rennan Pekünlü” hakkında verilen 2 yıl 1 aylık mahkumiyet infazının, şikayetçi öğrencinin eğitimi ile ilgili hak kaybına uğramadığını gösteren yeni kanıtlar doğrultusunda, tedbiren ve acilen durdurulmasını, yargılamanın adil koşullarda, yeniden yapılmasını talep ediyor ve bekliyoruz. Bu konuda yasa dışı genelge çıkaran ve uygulayan, evrensel bir ilke olması yanında devletimizin de kuruluş ilkesi olan laiklik ilkesine sahip çıkmayan bütün yetkilileri, ortaya çıkan mağduriyet sonrasında, vicdanları ve vermeleri gereken istifa kararı ile baş başa bırakıyoruz.

Destek Veren Kişi ve Kurumlar

  • Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD)
  • İzmir Tabip Odası
  • Eğitim İş Sendikası
  • Genel sağlık iş sendikası
  • Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği (DEUDER)
  • İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği
  • Ataol Behramoğlu (Akademisyen, Şair, Yazar)