İnternet ortamı; günümüzde bilginin yayılması, paylaşılması ve üretimini destekleyen en önemli altyapı unsurudur. İnternetin gücü, temel seviyede bilgisayar okur-yazarlığı olan herkesin, bilgiye kolaylıkla erişilebilmesini ve bilgi yayımını en kestirme yolla sağlamasından kaynaklanmaktadır. Bu olanak; belli bir konuda birçok farklı fikrin hem ortaya çıkmasına, hem de paylaşılmasına zemin hazırlamakta; dolayısıyla da internet ortamını çağımızın en demokratik ve katılımcı ortamı haline getirmektedir.

 

İnternet ilk kez bilim insanları tarafından ortaya çıkarılmış ve geliştirilmiş bir teknolojidir. 1990’larda ticari dünya internete katılıncaya kadar, hem altyapının teknik özelliklerinin olgunlaştırılmasında hem de içeriğin oluşumunda bilim insanlarının doğrudan katkısı ve emeği vardır. Bu bağlamda; internetteki özgür ve bağımsız ortamın zarar görmesine, öncelikli olarak üniversitenin ve bilim insanlarının karşı durması gerekmektedir.

Değiştirilmek istenen 5651 numaralı yasa (İnternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında yasa) özü itibariyle, 8.maddede tanımlanan katalog suçların işlenmesi durumunda yapılacakları tanımlamaktadır. Bu suçlar ; « İntihara yönlendirme », « Ço¬cuk¬la¬rın cin¬sel is¬tis¬ma¬rı”, “Uyuş¬tu¬ru¬cu ve¬ya uya¬rı¬cı mad¬de kul¬la¬nıl¬ma¬sı¬nı ko¬lay¬laş¬tır¬ma”, “Sağ¬lık için teh¬li¬ke¬li mad¬de te¬mi¬ni”, “Müstehcenlik, Fuhuş”, “Ku¬mar oy¬nan¬ma¬sı için yer ve im¬kân sağ¬la¬ma”, “Atatürk aleyhine işlenen suçlar” şeklinde sıralanmıştır.

Yeni düzenleme, kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşların, doğrudan sulh hakimine başvurabilmesi olanağını da getirmektedir. İlgili hakim, suç oluşturan dökümanın “URL” adresinin erişimini engelleme kararını (24 saat içinde) alabilecek ve aldığı kararı yeni oluşturulan “Erişim Sağlayıcıları Birliği”ne bildirecektir. Bildirim sonrası birlik, erişim engelinin en geç 4 saat içinde uygulanmasını sağlamakla yükümlü hale getirilmektedir. Dolayısıyla tanımlı suçlarla ilgili engelleme çok daha hızlı bir prosedür ile sağlanabilmektedir. Suçların etki gücü düşünüldüğünde, bu konuda sürecin etkin ve hızlı yürümesinin yararı açıktır.

Bununla birlikte, yeni düzenleme hız ve etkinliği arttırmak gibi olumlu noktaların yanında; kaygı duyulması ve daha derin analiz edilmesi gereken konuları da içermektedir. Bu konulardan ilki internet kullanıcılarının kullanım bilgilerinin saklanılması ve erişimi hakkındadır. Yeni düzenleme yer sağlayıcılara (Hiz¬met ve içe¬rik¬le¬ri ba¬rın¬dı¬ran sis¬tem¬le¬ri sağ¬la-yan veya iş¬le¬ten ger¬çek ve¬ya tü¬zel ki¬şi¬le¬r), sağladığı hizmetlere ilişkin bilgileri, bir yıldan az ve iki yıldan fazla olmamak üzere, doğruluğu ile bütünlüğünü sağlayarak saklamak ve talep etmesi durumunda, başkanlığa (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı:TİB) teslim etme zorunluluğu getirmektedir

5652 numaralı yasada daha önce sadece erişim sağlayıcılardan (kul¬la¬nı¬cı¬la¬rı¬na in¬ter¬net or¬ta¬mı-na eri¬şim ola¬na¬ğı sağ¬la¬yan her tür¬lü ger¬çek ve¬ya tü¬zel ki¬şi¬le¬r) istenen bilgileri saklama zorunluluğu, genişletilerek yer sağlayıcılarına da getirilmektedir. Pratikte bunun anlamı, internet kullanıcılarının hangi sitelere eriştikleri, hangi sitede ne kadar kaldıkları, sitede hangi içeriğin hangi bölümüne baktıkları, hangi “link” lere tıkladıkları gibi, detaylı kullanım bilgilerinin saklanması ve istenildiğinde de başkanlığa teslim edilmesidir. Kaygı uyandıran nokta; bu bilgilerin, mahkeme kararı olmaksızın talep edilebilmesidir. Çünki, bu bilgilerin istenebileceği ve aleyhinde kullanılabileceği olasılığı, internet kullanıcılarında refleks bir çekince ve korku yaratacaktır. Bu şekilde, internet ortamının gerçekten özgür olduğundan kuşku duyan kullanıcıların ortaya çıkması, ciddi anlamda endişe duyulması gereken bir konudur. Sonuç olarak, internet kullanımına ilişkin söz konusu kuşkular, toplumun internet yolu ile bilgi üretimi ile paylaşım kapasitesini sınırlayarak, toplumun bilgi toplumuna dönüşümü yolunda önemli bir pürüz oluşturacaktır. Bu nedenlerle, başkanlığın erişim ve yer sağlayıcılardan bilgi isteyebilmesi, ilgili mahkeme kararına bağlanmalı ve sadece tanımlanan suçlar kapsamında olmalıdır.

Yeni düzenlemeyle ilgili kaygı uyandıran diğer konu, yasanın 9. maddesinde yapılan değişiklerle yeni eklenen 9/A maddesidir. 9/A maddesi ile “özel hayatın gizliliği” ibaresiyle yeni bir internet suçu tanımı getirilmektedir; Bu suç hem gerçek hem de tüzel kişiler için tanımlanmaktadır. Bu maddenin ilginç yanı, bu suça ilişkin işleyişin diğer suçlara ilişkin işleyişten ayrı değerlendirilmesidir. Diğer tüm suçlarda, suç işlendiğini düşünen kişi, başvurduğu ilgili mahkemenin verdiği karara uymak durumundayken, yeni tanımlanan “özel hayatın gizliliği” suçunun işlendiğini iddia eden kişi, doğrudan başkanlığa başvurabilecek, başkanlık da bizzat erişimin engellenmesi kararını verebilecektir. Başkanlık, engelleme kararını daha sonra yeni düzenleme kapsamında kurulacak “Erişim Sağlayıcılar Birliği” ne bildirecek ve birlik en geç 4 saat içinde erişimin engellenmesini sağlamakla yükümlü olacaktır. Kişi, daha sonra 24 saat içinde mahkemeye başvuracak ve 48 saat içinde de olumlu ya da olumsuz bir karar çıkmasını bekleyecektir. Bu işleyişle 3 gün içinde bir mahkeme kararının çıkması sağlanmış olmakla birlikte, başkanlığa doğrudan erişimi engelleme yetkisinin verilmesi, özellikle internet için içerik üretenler üzerinde bir baskı unsuru yaratacaktır. İçerik üreticileri internetin dinamosudur ve bilgi toplumunun yolu içerik üretenlerin özendirilmesi ve arttırılmasından geçmektedir. Bu kuşkunun kaldırılması açısından başkanlığın erişimi engelleme yetkisinin, diğer suçlarda olduğu gibi mahkeme kararıyla verilmesi daha uygun olacaktır.

Tüm bu değerlendirmeler göz önüne alındığında; internet ortamında işlenen suçlarla mücadele konusundaki yeni yasal düzenleme, her türlü muhalif görüş ve düşüncenin “kişilik hakkının ihlali” suçu kapsamına sokulabilme ihtimalinden dolayı, düşünce ve ifade özgürlüğü adına kaygı verici sonuçlar doğurabileceği endişesini yaratmaktadır. Yine yer sağlayıcılarının, sakladığı kişisel bilgilerin “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı” tarafından talep edildiğinde mahkeme kararı aranmaksızın verilmesi zorunluluğu da yer sağlayıcıları açısından bir tehdit unsuru olması yanı sıra, internet kullanıcıları için de bir nevi fişlenme algısı yaratarak “kişilik haklarının ihlal edilmesi” anlamına gelebilecektir. İlgili yasadaki bu pürüzlerin bir an önce ortadan kaldırılması; toplumun korku toplumuna dönüşmemesi ve toplumsal duyarlılığın örselenmemesi adına son derece önemlidir.

Ege Öğretim Elemanları Derneği (EGÖDER)

Yönetim Kurulu