Konak Yeni Karamürsel Mağazası Etkinlikleri Kapsamında

25 Mayıs 2007

Parlamenter Sistem Ulus Egemenliğinin Temelidir

Değerli Basın Çalışanları,

Öncelikle ifade etmek isteriz ki Ankara’da masum insanların yaşamına ve toplumda kargaşa yaratmaya yönelik terörist saldırı dahil olmak üzere, ülke bütünlüğümüzle ilgili her gün şehitler vermeye devam ettiğimiz kaygı verici ortamın oluşmasında; iyi yönetilemeyen siyasal olayların ve dış güçlerce beslenen bölücü terör odaklarına karşı sınırlarımızın savunmasız bırakılmasının önemli payı olduğuna inanıyor, ulusumuza yönelik iç ve dış tehditlerin hain bir uzantısı olarak gördüğümüz Ulus saldırısını bir kez daha şiddet ve nefretle kınıyoruz.

Bilindiği gibi 16 Mayıs’a kadar Cumhurbaşkanını seçemeyerek Anayasa’ya göre derhal yenilenmesi sürecine giren TBMM’de, iktidar partisinin girişimiyle, parlamenter sistemden uzaklaşılmasına ve tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanlığı makamının siyasileştirilmesine yol açabilecek, Cumhurbaşkanı’nın halk oyu ile seçilmesini öngören bir Anayasa paketi kabul edilmiştir.

Anayasa mahkemesi, Cumhurbaşkanı seçiminde TBMM toplantı yeter sayısının 367 olması gerektiğine karar verince, bir yandan halkımızın meydanlara çıkarak Laik-Demokratik ve Tam Bağımsız Türkiye adına karşı çıktığı bir adayla nafile turlara devam edilir ve bu turlar sırasında 367’ye ulaşmak için siyaset etiği ayaklar altına alınıp bazı muhalefet milletvekillerine rüşvet dahi teklif edilirken, diğer yandan da parlamenter rejimi krize sokacağı çok açık olan Anayasa değişikliği paketi Anavatan Partisi’nin desteği ile kabul edilerek Cumhurbaşkanı’nın onayına sunulmuştur.

Görünen odur ki, iktidar partisi anayasa değişikliği paketinin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesi halinde, tasarının TBMM’nde aynen ya da, Cumhurbaşkanı’nın halk oyu ile seçilmesinden şimdilik vazgeçerek, paketin yalnızca milletvekili seçimlerinin 4 yılda bir yapılması ve TBMM'deki tüm toplantı ve seçimlerde toplantı yeter sayısının 184 olarak aranmasına ilişkin maddelerini TBMM’den geçirilmesini amaçlamaktadır.

Paketin Cumhurbaşkanı’nca veto edilmesi halinde, Cumhurbaşkanı’nın halk oylamasıyla seçilmesi önerisini askıya alıp, TBMM’nin tüm kararlarında ve yaptığı tüm seçimlerde toplantı yeter sayısının, Cumhurbaşkanı Seçimi dahil 184 olmasında ısrar edilecek olması, iktidar partisinin Anayasa’ya göre Türk Ulusu adına karar veren, Cumhuriyet’imizin saygın kurumu Anayasa Mahkemesi’nin ve meydanlara sığmayarak Cumhuriyet’imizin kazanımlarına sahip çıkan, Cumhurbaşkanı seçiminde toplumsal uzlaşma isteyen halkımızın iradesine karşı çıktığının göstergesidir. Çağdaş demokratik hukuk devletinde, devletin kurumlarıyla ve halkın iradesiyle böylesi bir hesaplaşma düşüncesinin yeri olamayacağı çok açıktır.

Sayın Başbakan’ın son TÜSİAD toplantısında Anayasa mahkemesinin Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin kararını kastederek söylediği ve “saygılıyım” dediği, hukuk karşındaki saygı anlayışını açıkça ortaya koyan şu sözleri ibret vericidir. Şöyle demiştir sayın Başbakan, “Bu nihai bir karar, bunun üzerinde konuşulamaz deniyor. Hayır, bal gibi de konuşulur. Kesinleşmiş bir karardır ve tarih bu kararı alanları yargılayacaktır.” Bu sözleri söz konusu hesaplaşma yaklaşımının işaretleri olarak değerlendiriyoruz. Sayın Başbakan’ın daha önce de, türban konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği karar karşısında “ulemaya sorsunlar” diyerek çağdaş hukuka nasıl bir saygı duyduğunu anımsamak herhalde eski defterleri karıştırmak olmayacaktır.

Mevcut Anayasa’nın tarafsız bir kişi olması gereken Cumhurbaşkanının toplumsal uzlaşma ile seçilmesini öngördüğü çok açık iken, toplumsal uzlaşmaya engel bir zihniyetle yürütülen politikalar sonucunda Cumhurbaşkanı’nın seçilememesiyle kendiliğinden girilmiş olan erken seçim sürecindeki Anayasayı değiştirme çabaları hiçbir şekilde samimi olmayıp siyasi etikle de bağdaşmamaktadır. Böyle bir değişikliğin iktidarda bulundukları 4,5 yıl içinde hiç düşünülmeyip, ulusumuzun büyük uyanışıyla yalnızca kendilerinin istediği kişiyi Cumhurbaşkanı seçemeyince gündeme getirilmiş olmasının başka bir anlamı olamaz.

Sormak istiyoruz,

İktidar partisi zorunlu olarak girilen erken seçim sürecinde mademki parlamentoyu çalıştırıp yasama yetkisini kullanmaya devam etmek istiyor, o zaman neden gerekli yasaları çıkarıp seçim barajını ve milletvekili dokunulmazlığını kaldırarak temsilde adalete ve temiz siyasete götürecek yolları açmıyor?

Cumhurbaşkanı seçilememesiyle birlikte başlayan erken seçim sürecinde TBMM’nin, savaş hali ve doğal afetler gibi olağanüstü bir durum dışında yasama faaliyetlerini askıya alması yerleşik siyasi gelenekler gereği iken, iktidar partisi tarafından Anayasa’nın Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin maddelerini değiştirmeye yönlendirilmesi, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren ulus egemenliğinin temelini oluşturan parlamenter sistemimizi, önünü göremeyen bir belirsizlik ve kaos ortamına sokmuştur.

Bu ortamın derhal bertaraf edilerek sağlıklı bir seçim sürecinden geçmenin tek yolu, Cumhurbaşkanımızın olası vetosunun ardından söz konusu Anayasa değişiklik önerilerinin tümünün 22 Temmuz’da yenilenecek TBMM’ye bırakılmasıdır.

Bu konudaki sorumluluk iktidar partisi içindeki sağduyulu milletvekilleri ile özellikle, halkımızın toplumsal uzlaşma sağlanmadan Cumhurbaşkanı seçilemeyeceği yönündeki demokratik sesine kulak vermekte duyarlı davranan Anavatan Partisi’ne mensup milletvekillerimizin omuzlarındadır.

Sayın milletvekillerimizi seçim takvimi işlerken, siyasal çıkarlara dayalı olduğu açık olan ve toplumun tüm kesimlerinde tartışılmadan oldu bittiye getirilmek istenen anayasa değişikliği önerisine bu kez hayır demeye ve, bu önerilerin yenilenecek meclise bırakılmasının geleneksel ve etik değerine sahip çıkmaya davet ediyoruz.

Kamuoyuna saygılarımızla duyuruyoruz.

  • İzmir CUMOK
  • Yol-İş Sendikası 1 No.lu Şb.
  • İZDO
  • Ege Öğretim Elemanları Derneği
  • Kemalist Üniversiteliler Birliği
  • Kanaltürk Ulusal Gönüllüleri
  • Yarımada Cumhuriyet Platformu
  • Birleşik Sağlık-İş
  • İZSE
  • UBP
  • Kimya Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
  • Eğitim-İş